Mevzuat Anayasa

Zorla çalıştırma yasağı Madde 18 – Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz. Meclisce üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir\. Poker ve blackjack masalarında şansını denemekten çekinme. Paribahis giriş adresi\. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Yargıtay ve Danıştaydan gelen asıl ve yedek üyelerinin görevleri, seçilmiş oldukları sürenin sonuna kadar devam eder. Bunlardan, Yargıtaydan gelen üyelerden görev süresini tamamlayanların yerine birinci fıkranın (b) bendi uyarınca seçilenler; Danıştaydan gelen üyelerden görev süresini tamamlayanların yerine birinci fıkranın (c) bendi uyarınca seçilenler, sırayla göreve başlarlar. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun ve bir üyeyi de baro başkanlarının gösterecekleri üçer aday içinden seçer. Anayasanın kabulünden sonra 2356 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki Millî Güvenlik Konseyi Üyeliklerinden birisinin herhangi bir nedenle boşalması halinde doldurulması usulüne ilişkin hüküm uygulanmaz. Merkezî yönetim bütçesiyle verilen ödenek, harcanabilecek tutarın sınırını gösterir.

Maddede neticeyi meydana getirmeye elverişli üç hareket gösterilmiştir. Bu hareketlerden birinin yapılmasıyla suç oluşabilmektedir. Eşyanın kullanma süresini doldurmuş olması, değer kaybını gerektirirse de, hizmette kullanıldığı sürece bu eşya bir değer ifade edeceğinden, böyle bir eşyanın kaybı veya hasara uğraması halinde de bu suç oluşur[133]. Doğru olarak haber almak halinin varlığını belirli kural ve şartlara tabi tutmak olanaksızdır. Kaçma teşebbüsü haberinin doğru olarak alınıp alınmadığı disiplin mahkemesince değerlendirilecektir.

Şöyle ki; seçme yeterliliği ile alakalı yasa değişikliğinde bir yıllık sürenin hesabında oy verme günü dikkate alınması gerekirken, seçilme yeterliliği, usulü ve yönetimi ile ilgili değişiklikte ise, YSK tarafından açıklanan takvimde seçilmeye yönelik icrai ve kesin hüküm içeren durumlara yönelik süreler, yani seçimlerin resmi takvim başlangıcı ile seçim günü dikkate alınmalıdır. Bu düşünceye göre; Anayasa m.67’nin son fıkrası ile korunan hukuki yarar, seçimler sırasında iktidarda olanın demokrasiye aykırı bir şekilde seçim yarışında avantaj elde etmemesine yönelik bir otokontrol sistemi oluşturmaktır. Bu yorumun, temsili demokrasi amacına hizmete elverişli ve gerekli olduğu ileri sürülmektedir. Bu yazımızda ele alacağımız konular; hekimlerin ceza sorumlulukları, uyguladıkları tedavilerde ve sonlarında yaşanacak sorunların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 26. Maddesi kapsamında hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanıp yaralanamayacaklarını, kamu veya özel hastanelerinde çalışan hekimler hakkında soruşturma başlatılırken soruşturma izni alınıp alınmaması gerektiğini ve mesleki hata (tıbbi hata) olarak bilinen malpraktis/tıbbi hata ele alınmıştır. Bu yazımızda; sahte içki, yani etil alkol yerine metil alkol kullanılarak üretilen alkollü içeceğin tüketilmesi sebebiyle gerçekleşen ölüm neticelerinde, sahte içkiyi üreten (imal eden) ve satan kişilerin, ölüm neticeleri bakımından ceza sorumluluğu dereceleri suçun manevi unsuru bakımından değerlendirilecektir. İçki üretiminde etil alkol yerine metil alkol kullanılması ve tüketicilerin zehirlenmesinin sebebi, içki üretmek için kullanılmaması gereken ve insanı öldürücü etkiye sahip olduğu kesin olarak kabul edilen metil alkole daha ucuz ulaşılabilmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece; içkiyi üreten daha ucuz maliyetle karşılaşmakta, ancak insan hayatını gözardı etmekte, hatta sahte içkiyi bilerek satıp tüketiciye ulaştıran satıcı da aynı şekilde insan hayatını hiçe sayarak para kazanma uğruna öldürücü etkiye sahip sahte içkiyi satabilmektedir. Uluslararası Hukuktan kaynaklanan istisnaların başında diplomatik dokunulmazlık gelir. Yabancı bir ülkede bulunan gönderen devletin elçiliğinde kendi devletini temsil suretiyle görev yapanlar diplomatik dokunulmazlıktan yararlanırlar. Bu dokunulmazlığın amacı; diplomatik temsilcilerin görevlerini, kabul eden ülkede herhangi bir baskı veya müdahaleye uğramadan yerine getirmelerini sağlamaktır. Bu kapsamda öngörülen istisnalar Uluslararası Hukuktan kaynaklanmakta olup, Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından hazırlanan 1961 Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nde ve 1963 Konsolosluk İlişkileri Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nde düzenlenmiştir.

Cebir veya tehdidin unsur olduğu yağma suçundan dolayı etkin pişmanlıkta, malvarlığına karşı işlenen diğer suçlara göre daha az ceza indirimine gidildiği görülmektedir. Uzun yıllardır Türkiye’de adli kolluğun ve istinaf (bölge adliye) mahkemelerinin kurulup faaliyete geçirilmesi konuşulur. Ancak sürekli konuşulur, fakat bir türlü icraat gerçekleştirilmez. Bu yazıda, adli merciler ve avukatlar tarafından ilgililerden bilgi istenmesi ve bu talebin karşılanmaması halinde ortaya çıkabilecek hukuki sorunlar tartışılmaktadır. Uluslararası hukuk/Devletler Umumi Hukuku; devletler, uluslararası örgütler ve uluslararası toplumu oluşturan diğer birimler arasındaki ilişkileri düzenleyen, yani bir düzene bağlayan, uyulması zorunlu kurallar bütünüdür. Açık denizde bir başka devletin bayrağını taşıyan gemiye müdahale edilmesi, devletlerarası ilişkileri ilgilendirmekte ve Uluslararası Hukukun kapsamına girmektedir. Mukayeseli Ceza Hukukunda, gerek Kıta Avrupası Hukuku′nda ve gerekse Anglo-Amerikan Hukuku′nda bazı düşünce açıklamalarına, açıklamanın içeriği, yapıldığı yer ve/veya şekli, bireyin şüpheli davranışları, ülkenin o an içinde bulunduğu halin gerekleri gibi nedenlere bağlı kısıtlamalar getirildiği gibi, bireylerin sorumlu tutulduğu görülmektedir. “Hükmün kolektif verilmesi” ilkesinin parçası olan ve yargı sistemimizin süjelerinden avukatın kamu hizmeti gördüğü ve Türk Milleti adına gerçekleştirilen yargılamaların bir parçası olduğu tartışmasızdır.

Diğer bir ifadeyle savunma hakkı bilgi alma hakkını da gerektirir. Bilgi alma hakkı ise failin soruşturma dosyasını görme hakkını içerir. DMK memurlara soruşturma dosyasını görme hakkı tanımamıştır. Kanun sadece hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memurlara sicil dosyası hariç soruşturma dosyasını inceleme hakkı tanımıştır (m.129/son)[352] . Disiplin soruşturması sonunda dava açılmasını gerektirir yeter sebepler bulunmazsa kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Dava açılmasını gerektirir yeter sebepler varsa bir iddianame ile disiplin mahkemesinde dava açılır (m.15). Disiplin amiri işlenen fiilin niteliğini, failin kişiliğini, o ana kadarki tu­tum ve davranışlarını, fiili işlerken içinde bulunduğu hal ve şartları, fiilin hizmete olan etkisini göz önünde bulundurarak disiplinin korunması için faile ceza vermek gerekip ge­rekmediğine karar verecektir. Ceza vermeden önce failin geçerli bir mazereti olup olmadığı araştırılacaktır. Üst disiplin amirinin şikâyet, müracaat ve resen disiplin amirinin verdiği cezayı değiştirmesi ikinci defa ceza verildiği anlamına gelmez. Fail yine tek ceza ile cezalandırılmış, fakat itiraz makamı tarafından cezasının niteliği değiştirilmiştir[320]. Maddesi uyarınca, her asker resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaatını söz veya yazı ile en yakın amirinden başlayarak silsile yoluyla yapar; 27. Maddesi uyarınca, şikâyet söz veya yazı ile en yakın amire yapılır.

  • AİHS’nin Anayasa’ya aykırı olduğunun iddia edilememesi, normlar hiyerarşisindeki yeri konusunda farklı fikirlerin savunulmasına yol açmıştır[465].
  • Bu durumda belediyelerde emirlere uymama fiilinin cezasını kimin vereceği Kabahatler Kanununda net olmamakla birlikte Belediye Kanununun 34/e ve 1608 Sayılı Kanunun 1.

Kabahatler Kanunu ile getirilen değişiklik ve yenilik, belediyenin cezalandırma yetkisinden ziyade tüm idari yaptırımlar yönünden genel bir usul yasası niteliği taşımasıdır. Bununla belediyelerin cezalandırma yetkilerini kullanırken artık uymaları gereken standart bir usul meydana gelmiştir. Bu tür cezalar yine idare tarafından verilmekte olup, muhatabın bir eşyası-malı üzerinde netice doğurmaktadır. Netice itibari ile elbette eşyanın sahibi cezalandırılmış olmaktadır, ancak cezanın uygulaması eşya üzerinde yapılmaktadır. Hatta bu ceza bazen eşyadan sahibinin faydalanmasının önlenmesi şeklinde olup burada ceza asıl etkisini yine sahibi üzerinde gösterir (Örneğin aracın 6 ay trafikten men edilmesi). Eşyanın sahibi dolaylı etkilenir (imara aykırı yapının yıkılması veya ruhsata uygun hale getirilmesi gibi). Burada muhatap, kuralı ihlal eden herkes olabileceği gibi, ceza sadece parasal olup, idare sadece bu cezayı tahsil olanaklarını zorlayabilir.

Daireler  Kurulunda  da  kararlar  oyçokluğuyla  alınır(m.16). Daireler  Kurulu  bakmakla  görevli   olduğu  davalarda  aynen  bir  daire  gibi  ilk  ve  son  derece  mahkemesi  olarak  karar  verir. AİHM, askeri personeli yargılamak amacıyla kısmen ya da tamamen askeri üyelerden oluşan askeri mahkemelerin kurulması uygulamasının, çok sayıda taraf devletin hukuk sisteminde bulunduğunu, ancak bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını güvence altına alacak yeterli koruma tedbirlerinin bulunması halinde AİHS’ne uygunluk arz edeceğini belirtmektedir. Maddesinin geniş yorumlanmasına müsait ise de özellikle disiplin hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanması söz konusu değildir. Zira, AİHM, personelin YAŞ kararıyla ordudan ihraç edilmesi[607], Kara Harp Okulu öğrencisinin disiplin yoluyla okuldan uzaklaştırılması[608], HSYK tarafından meslekten çıkarılma[609]  gibi disiplin işlemlerini ceza hukuku yaptırımı olarak kabul etmemektedir[610]. Maddesinde “kanun”dan değil “ulusal ve uluslararası hukuk”tan söz edilerek bu konudaki belirleme yetkisi devletlerin iç hukuklarına bırakılmıştır. Buna göre suç ve cezaların belirlenmesine ilişkin norm türü üye devletlerin kendi sistemlerine göre belirlenecektir. Örneğin, ülkemizde bu norm türü “kanun” adındaki hukuk kurallarıdır. Sözleşme ile öngörülen husus, suç ve cezalarla ilgili keyfiliği önleyecek ve herkes için geçerli olacak kuralların konulmasıdır. Bu anlamda objektif ve herkes için uyulması zorunlu yazılı hukuk kurallarının yanında, İngiliz Common Law sisteminde olduğu gibi örf-adet kurallarıyla da suç ve ceza konulması mümkündür[605].

Maddesinde yer alan yargı denetimi kısıntısı ile Sözleşmenin 13. Maddesi ile arasında bir çatışma bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Maddenin yargı denetimini genişletici bir etkisi bulunduğu söylenemez. Maddesinde; “Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan sorumlu bulunan her şahıs bu sorumluluk kararını yahut mahkumiyet hükmünü daha üst derecede bir mahkemeye inceletmek hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılması, kullanabilme şartları da dahil olmak üzere kanunla düzenlenir. Maddenin II.fıkrasında özel sınırlama sebepleri sayılmıştır. Bunlardan askerî yükümlülük bakımından millî güvenlik, kamu düzeni, devlet sırrı niteliğindeki bilgilerin açıklanmaması amaçlarıyla sınırlama hâlleri önem arz etmektedir. Buna paralel olarak İç Hizmet Yönetmeliği’nin 7.maddesinde astların üstlerini çekiştirip onur kırıcı sözler söyleyemeyeceği, hükmüne yer verilmiştir[630].

Bu hükme göre; “Tutuklu veya hükümlü iken firar veya ayaklanma suçundan mahkum edilmiş bulunanlar ile disiplin cezası olarak üç defa hücre hapsi cezası almış olanlar, bu disiplin cezaları kaldırılmış olsa bile şartla salıverilmeden yararlanamazlar”. Elbette bu hükmün tatbiki için; hükümlünün, 3713 sayılı Kanun kapsamına giren bir suçtan mahkumiyeti bulunması gerekir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da, sadece disiplin cezasına bağlı olarak bu şekilde bir koşullu salıverilme yasağı öngörülmemiştir. Adli kontrol müessesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.109 ila m.115’de düzenlenmiştir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez”. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmının beşinci bölümünde yer alan “Zincirleme suç” başlıklı 43.

Deja una respuesta

Tu dirección de correo electrónico no será publicada. Los campos obligatorios están marcados con *